1. Haberler
  2. Gündem
  3. Kudüs Düşerse Türkiye Kaybeder!

Kudüs Düşerse Türkiye Kaybeder!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Bugün, mücadelelerin daha zorlu, sarsıntıların daha derin olduğu bir dünya manzarasında, hak ve hakikatin yanında durmak her namus insanının temel hedefi olmalıdır.

Adalet ve ahlakın ilkelerine bağlı kalanlar, inanç ve merhamet yolunda yürüyenler, her zaman hıyanet ve zulüm perdesini yarabilecek güçtedir.

Mazlumların gökyüzüne yükselen feryatları ve masumların akan kanları, eğer küresel vicdanda yankı bulmuyorsa, o vicdanın ya yok edilmesi ya da ezilmesi kaçınılmazdır.

Gazze’de masum bir halkın yok edilme süreci, vahşetin her türlüsünü barındıran bir şekilde sürdürülmektedir.

Haydut bir devlet olarak tanımlanan İsrail, gerçekleştirdiği ve desteklediği soykırım suçu ile dünya tarafından lanetlenmiş durumdadır.

Bu bağlamda, en ağır siyasi ve hukuki sonuçlarla yüzleşmekten kaçamayacaktır.

Siyonist barbarlığın işlediği toplu cinayetler, hiçbir inanç ve değerle açıklanamayacak bir vahşet düzeyine ulaşmıştır.

Artık ezbere açıklamaların geçerliliği kalmamış, sıradan kınama mesajlarıyla bu korkunç durumu geçiştirmenin imkânı kalmamıştır.

İsrail, yalnızca Filistin halkına değil, bölgedeki ülkelere ve dünya üzerindeki masum insanlara da zarar vermekte, büyük bir felaket kaynağı haline gelmektedir.

Gazze Şeridi, 712 gündür saldırı altında bulunmaktadır.

Bu durum, sadece mazlum bir halkın yok oluşu değil, aynı zamanda insani değerlerin de yok olduğu bir zulüm manzarasıdır ve bu sahneler insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştır.

Gazze’deki insani felakete katlanmak artık mümkün değildir.

İsrail’in saldırganlığını artırarak genişletmesi, hem ülkemiz hem de komşu coğrafyalar için ciddi bir tehdit oluşturur.

Bu tehdit karşısında, tüm olasılıklar üzerinde düşünülmeli ve her an tetikte kalarak son derece dikkatli hareket edilmelidir.

İsrail’in 9 Eylül’de Katar’a düzenlediği hava saldırısından sonra, 15 Eylül’de Doha’da toplanan Arap-İslam ülkeleri zirvesinin 25 maddelik sonuç bildirgesi, Gazze’ye yönelik kara operasyonunu durdurmaya yetmemiştir.

Körfez ülkeleri başta olmak üzere, tüm İslam dünyası Filistin davasına koşulsuz destek vererek, artan soykırım vahşetine karşı somut ve etkili politikalar geliştirmelidir.

Gazze’deki bebeklerin kanı üzerinden pazarlık yapan ve haksızlıklara göz yumanlar, zalimlerle aynı safta yer alan utanmazlardır.

Bu nedenle, başta İslam ülkeleri olmak üzere uluslararası toplum, ABD-İsrail işbirliği sonucu oluşan cinayet ve yıkım politikalarına karşı durmalıdır.

Gelecek hafta gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı, bu konuda önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. İsrail, küresel anlamda yalnızlaştırılmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Genel Kurul’da yapacağı konuşma, mazlumların ortak sesi olmalı ve zalimlerin gözlerinin içine bakarak hakikati haykırmalıdır.

Ortadoğu’da adil ve kalıcı bir barış, Filistin meselesi göz ardı edilerek sağlanamaz; mazlum Filistinlilerin meşru hakları göz önünde bulundurulmalıdır.

İsrail Başbakanı’nın Kudüs ile ilgili tahakkümcü söylemleri ve Cumhurbaşkanımızı hedef alan ifadeleri, elbette ki ayağımızın altındadır.

Kudüs’ün tarihi ve manevi statüsüne yönelik saldırılar insanlık vicdanında geçersizdir.

Ayrıca, ABD yönetiminin Siyonizm ve Evanjelist amaçların bekçiliğine soyunması, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan eden skandal kararı, unutulmaz bir rezalet olarak hatırlanacaktır.

Türkiye, etkili stratejiler ve diplomatik hamlelerle Kudüs meselesini uluslararası gündemde tutmayı başarmıştır.

İstanbul’da bulunan bir arkeolojik taş tablete dayanarak “Kudüs bizimdir” demek, tarih bilgisizliğinin ve cahil bir üslubun yansımasıdır.

İki bin 800 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe bakacak olursak, Türk milletinin her yerde ve her coğrafyada hak iddia etme yetkisine sahip olduğu görülecektir.

Unutulmamalıdır ki Kudüs, Harem-i Şerif’tir.

Kudüs Miracımızın onurudur.

Kudüs, İslam’ın şeref kaynağıdır.

Kudüs, vatan, vicdan, ecdat ve hepimizin namusudur.

Bu namusa el uzatan Siyonizm tetikçileri ve onların işbirlikçileri, hem insanlık nezdinde hem de Allah katında kaybetmeye mahkûmdur.

Kulun hesabı varsa, elbette ki Allah’ın da bir hesabı vardır.

Oyunlarla elimizden alınan yerin adı Kudüs’tür.

9 Aralık 1917’de işgal edilen vatandır Kudüs.

İstanbul’dan atanan yöneticilerle dört asır boyunca yönetimimiz altında olan Kudüs, şan ve onurumuzdur.

Efendimizin mukaddes mirası, Hz. Ömer’in emaneti, Selahaddin Eyyubi’nin gözbebeği, Yavuz Sultan Selim’in heyecanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın rüyası olan Kudüs, yüz yıl önce bizlerden koparılmıştır.

Ancak bu kez onu kaderine terk etmeyeceğiz ve etmemeliyiz.

Hiçbir zafer bedava kazanılmaz; hiçbir başarı yattığımız yerden elde edilemez.

Zorlayacağız, zorluklara katlanacağız, zorbaların üzerine gideceğiz ve haklı davamızdan geri adım atmayacağız.

Çünkü Kudüs düşerse, tarih düşer; İslam zaafa uğrar.

Kudüs düştüğünde Ankara kaybeder, İstanbul yanar.

Buna kimsenin hakkı yoktur ve kimse bunu başaramayacaktır.

Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail koalisyonuna karşı en uygun seçenek, “TRÇ” ittifakının kurulmasıdır.

Bu ittifakın Türkiye, Rusya ve Çin’den oluşması önerilmektedir.

Çaresizlik ve ümitsizlik durgunluktur; Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti, yeni yüzyılda çaresizliği reddetmiş, çözümsüzlüğü dışlamıştır.

Türk Devri, milli birlik ve kardeşlik bilinciyle güçlenecek ve terörsüz bir Türkiye hedefiyle tescillenecektir.

Hiçbir muhalefet gücü bu tarih akışını engelleyemeyecektir.

Kudüs Düşerse Türkiye Kaybeder!
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.