Pekin’in nisan ayında bazı nadir toprak elementleri (NTE) ve bu elementlerle ilgili mıknatısların ihracatını askıya alması, Avrupa otomotiv tedarik zincirinde önemli aksamalara neden oldu. Aralarında BMW ve Mercedes-Benz gibi önde gelen üreticilerin de bulunduğu birçok Avrupalı firma, bu tedarik sıkıntısı nedeniyle çeşitli sorunlar yaşadı.
Bu kararın, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan’da Çin’e yönelik ek gümrük vergilerini açıklamasında bir tepki olarak alındığı değerlendiriliyor. Söz konusu kısıtlamaların, otomotivden havacılığa, yarı iletkenlerden savunma sanayisine kadar birçok sektörde küresel tedarik zincirini tehdit ettiği ortaya çıktı.
ABD’nin 11 Haziran’da Pekin ile NTE temininde geçici bir uzlaşıya vardığını duyurması, piyasalarda kısa süreli bir rahatlama sağlasa da, Batılı ülkeler açısından Çin’in bu alandaki baskın konumu önemli bir risk unsuru olarak öne çıkıyor.
Türkiye Kritik Mineral İnisiyatifi Kurucusu Sait Uysal, yaptığı açıklamada, küresel NTE pazarının yaklaşık yüzde 90’ını kontrol eden Çin’in bu avantajını stratejik sektörlerdeki etkisini artırmak için kullandığını vurgulayarak, “Bu yeni dönemde en büyük kaybeden Avrupa Birliği (AB) olacak.” dedi.
Uysal, Çin’in ihracat kısıtlamalarının ekonomik etkilerinin yanı sıra jeopolitik sonuçları da beraberinde getireceğine dikkati çekerek, “Yeni sanayi devriminde gücün yer değiştirmesi ve Doğu’nun yükselişi söz konusu. Dünya ekonomisinde bir dönüşüm sürecine şahit olacağız. Hızlı adaptasyon sağlanamazsa Türkiye de bu risklerle karşı karşıya kalabilir.” ifadelerini kullandı.
AB’nin alternatif kaynak bulma çabalarının kısa sürede başarılı olamayacağını belirten Uysal, “AB’nin karar alma süreçleri genellikle yavaş ilerliyor ve sürekli yeni düzenlemeler çıkarması dikkat çekici. Özel sektörün işbirliği yerine hakimiyet arayışında olması, uzun vadede AB’li firmaların Çin’e satılması veya Çin’in etkisinin artmasıyla sonuçlanabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Uysal, AB’nin Çin’in NTE hakimiyetini kırma konusunda genel bir stratejisi olmasa da, kritik maddelerin ikamesi için alternatif kaynaklar geliştirme, kaynak kullanımını azaltma ve alternatif teknolojilere yatırım yapma yönünde çabalar sarf ettiğini belirtti. Ancak bu sürecin AB için ciddi kayıplar doğuracağı ve bazı avantajlarını yitireceği öngörülüyor.
Çin ile ilişkilerin dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerektiğine dikkat çeken Uysal, “Eğer bu süreç çatışma ve gerilim odaklı yönetilirse, dünya ekonomisi açısından ciddi tehlikeler yaşanabilir. Büyük firmaların rekabetten kaynaklı ortadan kalktığını ve yeni firmaların yükseldiğini göreceğiz.” dedi.
Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Çevre Koordinatörü Caner Zanbak, Çin’in sahip olduğu kaynak üstünlüğüne rağmen ABD’nin uyguladığı gümrük tarifeleri nedeniyle Pekin’in genel emtia ihracatında kayıplar yaşadığını ifade etti.
Zanbak, ABD ve Çin arasındaki dış ticaret diplomatik görüşmelerinin arttığını belirterek, “Çin’in NTE’ler konusunda geri adım atacağını düşünmüyorum. Pekin, NTE’ler ve diğer kritik ham maddeler içeren teknoloji ürünlerini kendi belirlediği fiyatlarla, gerekirse devlet destekli damping yaparak, dünya pazarlarına sunmaktadır. Bu durum, diğer gelişmiş ülkelerin küresel ekonomik güç olma yarışındaki zorluklarını artıracaktır.” şeklinde konuştu.
NTE kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen AB ülkelerinin acilen harekete geçmeleri gerektiğine vurgu yapan Zanbak, “AB, başta Çin olmak üzere, bu cevherlere sahip ülkelere yönelik diplomatik ilişkilerini güçlendirmeli ve bu alanda ilave katma değer yaratacak tesisler kurmayı hedefleyen stratejik ortaklıklar geliştirmelidir. Küresel pazardaki rakipleri olan ABD, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin varlığını göz ardı etmemelidir.” değerlendirmesinde bulundu.