Fizikçi Werner Heisenberg’in kuantum mekaniği üzerine 1925 yılında gerçekleştirdiği çalışmalar, kuantum fiziğinin temellerini atan dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Heisenberg’in kuantum mekaniğindeki bu önemli katkısının, Heligoland adasındaki bir ziyareti sırasında ortaya çıktığı ifade ediliyor. Nature dergisi, bu ziyaretin yüzüncü yılı anısına yapılan bir araştırma ile dikkat çeken bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. Derginin yaptığı araştırmaya göre, fizikçiler kuantum mekaniğinin gerçeklik ile ilgili sunduğu fikirler konusunda önemli bir görüş ayrılığı yaşıyor. Nature, kuantum mekaniği üzerine son zamanlarda yayımlanmış 15 binden fazla araştırmacıya e-posta göndererek ve Almanya’nın Heligoland adasında düzenlenen kuantum mekaniğinin 100. yılı etkinliğine katılanlara anket uygulayarak, toplamda 1,100’den fazla yanıt topladı. Katılımcıların çoğunluğu fizikçilerden oluşuyordu.
DALGA FONKSİYONU
Yapılan anketin sonuçları, katılımcıların yüzde 36’sının dalga fonksiyonunun fiziksel bir gerçekliği temsil ettiğini (realist görüş), yüzde 47’sinin ise bunun yalnızca matematiksel bir araç olduğunu (epistemik görüş) düşündüğünü göstermektedir. Yüzde 8’lik bir kesim ise dalga fonksiyonunun, deneysel sonuçlar hakkındaki öznel inançları yansıttığını ifade etmiştir. Bu veriler, kuantum mekaniğinin altında yatan gerçeklik anlayışında önemli bir ayrışma bulunduğunu ortaya koyuyor.
DÜNYANIN SINIRLARI
Ankete katılanların yüzde 45’i kuantum ve klasik fizik arasında belirgin bir sınırın var olduğuna inanırken, yine yüzde 45’i böyle bir sınırın mevcut olmadığını savunmaktadır. Yüzde 10’luk bir kesim ise bu konuda kararsız kalmıştır. Bu durum, kuantum mekaniği ile klasik fizik arasındaki etkileşim hakkında fikir birliğinin sağlanamadığını gösteriyor.
FARKLI GÖRÜŞLER
Etkinlikte konuşan Viyana Üniversitesi’nden Anton Zeilinger, “Kuantum dünyası yoktur” diyerek kuantum durumlarının yalnızca zihinsel bir yapı olduğunu savundu. Paris-Saclay Üniversitesi’nden Alain Aspect ise bu görüşe karşı çıkarak, kuantum durumlarının fiziksel bir gerçekliği temsil ettiğini öne sürdü. Her iki bilim insanı da 2022 Nobel Fizik Ödülü’nü paylaşmışlardı. Pompeu Fabra Üniversitesi’nden teorik fizikçi Gemma De les Coves, “Kuantum teorisi hakkında son derece bilgili kişilerin tamamen zıt görüşlere sahip olması dikkat çekici” diyerek, bu anlaşmazlıkların bilim camiasındaki derinliğine dikkat çekti.
SÜREKLİ DEĞİŞİM
Nature’ın anketi, kuantum mekaniğinin teorik temelleri üzerine bilim insanları arasında önemli görüş ayrılıkları olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, kuantum mekaniğinin sadece teknolojik uygulamalarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda felsefi ve ontolojik tartışmaların merkezinde yer aldığını göstermektedir. Kuantum mekaniğinin 100. yılına ulaşmasına rağmen, bu temel sorulara kesin yanıtların henüz bulunamamış olması, bilimin sürekli olarak evrilen ve sorgulayan doğasını bir kez daha gözler önüne seriyor.
ABD PARA AKITTI
Dergi, kuantum ile ilgili felsefi sorgulamaların bir kenara bırakılmasını ise şu şekilde açıklıyor: “İkinci Dünya Savaşı ve atom bombası geliştirilmesinin ardından, fizikçiler kuantum mekaniğinin getirdiği avantajlardan yararlanmaya başladı ve ABD hükümeti bu alana büyük yatırımlar yaptı. Bu durum sonucunda felsefi araştırmalar arka planda kaldı. Kopenhag yorumu ana akım fiziğe hâkim oldu, fakat bazı fizikçiler bunu yeterli bulmayarak alternatif teoriler geliştirdiler.
Kaynak: Web Özel
Yorumlar kapalı.